Zinde Yaşamın 5 Sırrı
- fulden pehlivan
- 2 Tem 2024
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 3 Tem 2024
Geçmişten günümüze kadar hayatı anlamlandırmaya ve keşfetmeye çalışan insanoğlu evrendeki yegane varlıktır. Tabiattaki bütün varlıklardan daha nitelikli özelliklerle donatılmış olan insan daima dinamik ve kompleks bir organizmadır. 3.5 milyar yıllık bir bilgi birikimiyle hayatta kalmaya çalışan bugünün insanlarına baktığımızda dönüşmekte olan bir yapı içerisinde var olabilmek için mücadele etmek zorunda kalmıştır.

İçinde yer aldığımız giderek gelişmeye devam eden bu yapının içinde yaşama motivasyonumuzu kaybetmememizi sağlayan şey hayatta kalma içgüdüsüdür. Değişim içerisinde olan bu yapıya adapte olamayıp zincirin zayıf halkasını oluşturan bireylerin hayatta kalabilme imkanlarının oldukça kısıtlı olduğu düşünüldüğünde insanoğlunun bu yapıya uyum sağlama becerini geliştirmesi bir tercih değil bir zorunluluk gibi görünmekte. Fakat bu konuda elindeki bütün imkanları kullanmaktan çekinmeyen kimi insanlar eğitim, sağlık ve siber alem gibi birçok sektörde yeniliklere dahil olabilmek için göstermiş olduğu çaba ile zaman zaman kendini baskı altına alabilmektedir. Bu yazımda sizlere hayattaki varoluş sürecimizde kendimizi gerçekleştirme serüvenimizin daha kaliteli ve sürdürülebilir olması için bizlere kılavuzluk edebileceğine inandığım Sinirbilim Uzmanı Sinan Canan’ın 5 madde ile sıraladığı insanın fabrika ayarlarından bahsetmek istiyorum. Bu 5 maddeye ne kadar yakın bir yaşam tercih edersek o kadar mutlu, sağlıklı ve kendini gerçekleştirebilen bireyler olarak yaşayabiliriz.
1. Hareket Edin:
Vücudumuzun hareket etmek üzerine tasarlandı ve fabrika ayarlarımızı bilmeden kurduğumuz bugünkü medeniyetin bizleri hareketsizliğe mahkum ederek fizyolojimizi bozduğunu biliyoruz. Avcılık ve toplayıcılık dönemlerinde atalarımız sürekli hareket halindeyken bugünün insanları 8 saat masa başı işlerde, 40 dakika bir odanın içinde ders dinlemek zorunda bırakılarak bedeni verimsizleştirilmektedir. Bu konuda yapılacak en güzel şey ağır sporlarla vücudu yormak değil; günlük egzersizlerle bedeni zinde tutmak olmalı.
“Sevdiği şeyi yapmaktan ve iyi yaptığı şeyi yapmaktan vazgeçen kişi yaşam gayesini kaybeder.”
2. Az Çeşitli ve Aralıklı Yemek:
Vücudumuzun % 2’sini oluşturan beynimizi nitelikli beslememiz
gerekmektedir. Bugün tokluktan ölen sayısının açlıktan ölen sayısından fazla olmasının en büyük sebebi niteliksiz ve kalorisi yüksek endüstriyel besinleri tercih etmemizden kaynakladır. Kalori sınırlaması hayatınıza yıl eklemenin en etkili yollarından biridir. Aşırı veya düzenli alınan kalori miktarı bedeni uyuşturup yıpratmaya başlatır çünkü enerjimizi büyük oranda sindirimimiz harcar. Kalori sınırlamasının bir başka yararı da vücuttaki IGF-1(insülin benzeri büyüme faktörü) seviyesini azaltmaktadır. Bu faktör yaşlanma sürecinde önemli rol oynayan bir proteindir. Bu proteinin fazla oluşu insanların ve hayvanların yaşlanma sebepleri arasında görülmektedir (Garcia H.ve Miralles F. 2017)
“Her hastalığın temelinde tokluk vardır.” Hz Muhammed (s.a.v)
Aidin Salih göre; normalden fazla yemek yiyen bir insanın midesinin bu gıdayı sindirebilmesi için daha çok enzime ihtiyacı vardır. Bu enzimi üretebilmesi içinde daha fazla enerji gerekmektedir. Aidin Salih aşırı yemenin obezite ve ölüm ile sonuçlanacağını söylerken aşırı yemek tüketip zayıf kalan insanlar için ise metabolizmalarındaki atık ve katkı maddelerinin organlarını yıprattığını ve çeşitli hastalıklara yol açtığını dile getirmiştir(Salih A. 2017)
3. Olumlu/Zengin Sosyal İlişkiler:
Sosyal bir varlık olan insanın çevresiyle şefkatli ilişki içinde olma isteği tabiatının bir gereğidir. İnsanlarla kurduğumuz sevgiye dayanan bu ilişki oksitosin salgılamamıza ve dolayısıyla mutlu bireyler olmamıza yardımcı olan önemli bir faktördür. Bu yüzden konuşma, dinleme ve anlama ihtiyaçlarımızdan giydiğimiz kıyafetlerden yediğimiz yemeğe kadar varoluşumuza katkı sağlayacak her konuda diğer insanlarla etkileşimde olmaya ihtiyacımız vardır.
4. Düşük Stres:
Stres zihinsel sağlığın, fiziksel sağlığın ve uzun ömrün düşmanı olarak bilinse de bugün bizi hayatta tutan önemli etkenlerden biridir. Atalarımız avcılık dönemlerinde hayatta kalma içgüdü sayesinde yaşadığı stresle yırtıcı hayvanlarla mücadele etmiş. Bu sayede besin kaynağına nasıl ulaşabileceğini öğrenmiştir. Elbette modern çağda stres her zaman yapıcı bir rol oynamayabiliyor. Sabah kalktığımız andan itibaren başlayan yaşadığımız birçok olumsuzluk kortizon hormonumuzun salgılanmasına neden olup stres yaşamamıza sebep olabilir. Sinan Canan sürekli stres yaşayan bir kişinin beyninin küçülüp bağışıklık sisteminin çökeceğini ve kişinin hastalıklara karşı dayanıksız hale geleceğini söylemektedir. Bu yüzden hayatta kalabilmek için bugünün en önemli becerisi stresi yönetme becerisidir. Kronik stres ölümcül sonuçlar doğurabilirken düşük stres bizi hatta tutar, kendimizi gerçekleştirebilmemiz için motive eder.
5. Sınırları Aşmak:
İnsan daima kendi donanımlarının sınırlarını zorlamayı ve üretmeyi seven bir canlıdır. Sinan Canan’a göre türümüz bugün bu zayıf haliyle dünyayı domine eden canlı türü olmasının en önemli sebebi bizi güdüleyen üretme ihtiyacıdır. İnsan türünün bugüne gelebilmesinin tek sebebi “Acaba şunu yapsam ne olurdu?” sorusudur. Bu soru uzun yıllardır insanlığın eyleme geçmesini sağlamıştır.

Comments